22 Ağustos 2009 Cumartesi

Medeniyetin içine tükürmek!

Habercilikte "haber atlatma" denen bir olgu vardır.
Bilebildiğim kadarıyla, siz birşeyi yazacakken, bir bakmışsınız başkası sizden önce davranıp, o gün olayı patlatmıştır.
Bu da öyle oldu işte...
Benim de en büyük dertlerimden biri buydu, sokağa tüküren/sümküren insanlar melesi...
Kaç yıldır sabahları yere bakmadan yürüyorum. Ve galiba böyle devam ederse ömrümün sonuna kadar da bu böyle devam edecektir.
Yere bakarak yürümenin bende yarattığı korkuyu, günümün mahvolma ihtimalinin bende yarattığı tedirginlik halini ve bunun yol açtığı psikolojik yılmayı anlatamam.
En büyük sorun, medenileşmemiş insanların metropole yerleşmeleridir.
Burada bahsettiğim "medenileşmemiş" insanlar, kent kültürüne uzak, köylülükte ısrar edenlerdir.
Benim bahsettiğim şey köylüler değil, köylülük gibi alt kültürde ısrar eden, medenileşmeye direnen zevattır.
Metropol yapılanmasının olmadığı kır hayatında her türlü pislik anında toprağa karışır.
Burası bir metropol, ve maalesef sokaklarında artık toprak yok...
Beton hiçbir şeyi absorbe edemiyor.
Ama o bunun farkında değil ki...
Ayak bastığı yeri hala köydeki kır, bayır, topraklı zemin sanıyor.
Medenileşmemiş insanların bir anda metropol hayatına intibak etmeleri bu tür sakıncalar doğuruyor.
Peki ne yapılabilir?
Öncelikle İstanbul için yeni bir master plan çıkarılmalıdır.
Mesala Fatih, Eyüp ve Üsküdar büyük bir medeniyetin beşiğiyken, buralar sırf köhne olduğu, metruk binalarla örülü olduğu için köylü zaptına uğramıştır.
Balat, Fener, Zeyrek, Süleymaniye gibi müthiş yerler bu nedenle, bu bahsettiğim türden sosyal sınıfların hakimiyeti altına girmiştir.
Yapılacak bir çalışmayla, İstanbul'un aslında bu en değerli yerleri elden geçirilmeli ve lüks yaşam alanları olmalıdır.
Adam Süleymaniye'de boğaz manzaralı bir eve para vermeden oturuyor. Niye? Çünkü o oturduğu bina bir vakıf malı ve metruk... Zaptettiğin yer senindir misali, gelip yerleşmiş ve sahibi olmuştur artık buranın...
Ki burası Süleymaniye Külliyesi ve 500 yıllık geçmişiyle İstanbul Üniversitesi ile aynı mahallededir?
Bu mahalledeki eğitim ortalaması en fazla ilkokuldur. Ne kadar ilginç değil mi?
Bu dediğim yerler elden geçirilip, restore edilir ve fiyatları da makul bir seviyeye çıkarılırsa o zaman sosyal doku kendiliğinden değişir.
Bir oya, koca İstanbul'u kurban eden siyasetçilerin aymazlıkları sonucu bu yerler bu hale geldi. "O binalar boş duracağına, bana oy verenlerle dolsun daha iyi değil mi" diyen siyasetçilerde bütün günah...
Buralara hakketiği değer verilmedikçe sorunlar çözülmez... Kim nereyi hakkediyorsa orada olmalıdır.
Öncelikle bu semtlere hakettiği ilgi ve değer verilmeli, sonra kim hakkediyorsa onlar oturmalıdır.
Bakın aynı yozlaşmayı, kent-köy çelişkisini Sultanbeyli, Sultançifliği gibi yerlerde göremezsiniz.
Orada insanlar kendilerince bir vasat oluşturmuşlardır. Buralar ne tam köy ne de kenttir.
Bir kasaba kültüründe herkes buluşmuştur. Bu bile belli düzeyde bir medenileşmedir. Fatih, Üsküdar gibi bir yerde orta yerde buluşmak mümkün değil ki...
Burası öteden beri kentti zaten. Buraya köylü bir adaptasyon elbette sırıtır.
Orta yolu yok...
Türkiye'nin en büyük sorunu medenileşme/medeniyet sorunudur. Bu sorunun çözümüe ulaşmada ilk adım uygar bir kentleşme ile mümkün olabilir.
İlk adım budur.
Kimse sakın yanlış anlamasın. Ben faşist rejimlerdeki gibi bir gettolaşma kültürünü savunmuyorum.
Köylü olmayı, köylülükten ayırdığımı, köylülüğü medenileşmenin tam karşıtı olan bir sosyolojik tanımlama olarak ele aldığımı vurgulamak istiyorum.
Buradan sevgili E.T.'ye, böyle güzel bir konuyu dert edindiği için teşekkür ediyorum.

Bu arada bir not düşeyim: Bu yazı da aslında bir yorum olarak yazılmıştı. Ama uzun gelince buraya alıverdim:)

3 yorum:

  1. Her şey bir yana zaten yazınızın başlığı herşeyi o kadar güzel özetlemişki. Bu ülkede yıllardır yapılan tek şeyde aynen bu. Başta yetkililer olmak üzere bütün duyarsız insanların tek yaptığı bu. Birde Paris'te bir kaldırım taşı 400 yıldır yerinden oynamamışken ne hikmetse bizde iki yılda bir kaldırım taşı yenilenir. Şimdide kentsel dönüşüm diye bir şey tutturdular, sözde bahsettiğiniz mekanları ıslah edip yeniden güzelleştirecekler, yani aslında sizin demek istediğiniç gibi ama yapılan benim şimdiye kadar gördüğüm garibanı uzaklaştırıp zengine dikkat edin medeni ve eğitimli demişorum parası olan tırnak içinde magandalara peşkeş çekmekten başka bir şey değil. Örnek Topkapı evleri...

    YanıtlaSil
  2. Haklısınız.
    Maalesef haklısınız. Fatih'te yapılan kentsel dönüşüm ve bağlı projeler başladığında bende bir umut yeşermişti.
    Fakat sonrasında gördüm ki, maalesef yapılan tam bir peşkeş...
    Bir de Zeyrek'teki o dönüşümü heppimiz gördük. Binaların dış cephesini alçıpanla donatıp sözümona kente tarihi bir kimlik kazandırmaya çalışıyorlar.
    Ne ucube bir görüntü çıktı ortaya değil mi?
    O estetistek yoksun betonarme binalara tarihi görünümlü alçıpanla makyaj yapsanız ne olur?
    Bunlar yarın birgün yağmur, nem, lodos gibi nedenlerden dolayı dökülse, o estetikten yoksun binaların makyajı aksa güzel olur mu?
    Maalesef baştakiler derin bir ikiyüzlülük içinde...
    Tarihe ve kültürel mirasımıza karşı derin bir ikiyüzlülük içindeler.
    Benim şahsen bazı şeylerin düzeleceğine, bu kentte yeni bir medeniyet inşa edeceğimize dair hiç umudum kalmadı.

    YanıtlaSil
  3. Safranbolu'ya gitmiştim bir kaç sene önce. Bilirsiniz tarihi evleriyle meşhur ve de korunmaya alınmış. Ancak o kentin tarihi camilerine yapılan restorasyonları görmeliydiniz. Tam bir komedi. Fırça ve boya ile yapılmış katliam diyebiliriz. Buradaki Fener Balat çevresinde de aynı şeyler yapılıyor.

    YanıtlaSil